Sekine ve Vakar Ne Demek? Bir Anlam Arayışı
Kayseri’nin o dingin, biraz kasvetli havasında, bir kış günü evde otururken, annemle sohbet ederken birden aklıma takıldı: “Sekine ve vakar ne demek?” Kulağa pek tanıdık gelmeyebilir, ama bu iki kelime, özellikle bazı yaşlı insanların, büyüklerimizin dilinde çok önemli bir anlam taşıyor. Bunu düşünmeye başladığımda, birden çocukluğumun bazı anları gözlerimin önüne geldi. Annemle birlikte otururken, birden eski zamanların inceliklerine dair bir şeyler hatırladım. O eski sohbetleri, annemin bana öğrettiklerini… Şimdi de size anlatmaya karar verdim, bu kelimelerin anlamı üzerine düşündüklerimi ve bu anlamların hayatımda nasıl yankı bulduğunu.
O Gün, O An
Bir akşam annemle mutfakta yemek hazırlarken, annem, “Sekine ve vakar, insanın içinde taşımayı bilmesi gereken değerlerdir,” dedi. O an, içimde bir şey kıpırdadı. Hani bazen bir kelime, bir cümle ya da bir ses, seni bir an geçmişe götürür ya, işte o şekilde kendimi, çocukluk yıllarıma doğru yolculuk yaparken buldum. Sekine… Vakar… Bunlar, annemin sıkça kullandığı kelimelerdi. Yavaşça ve özenle söylerdi. O an, sekine ve vakar kelimelerinin anlamını sadece dilde değil, ruhumda da hissettiğimi fark ettim. Bir anlam arayışı başladı içimde.
Çocukken, mahalledeki diğer çocuklar gibi koşup oynarken, annemin bu kelimeleri hep doğru zamanlarda kullandığını hatırlıyorum. Sekine, her zaman daha zarif, daha naif bir duruşu anlatırdı. Vakar ise daha derin, daha sakin bir içsel dengeydi. Anlamını tam olarak o zamanlar çözememiştim. Ancak, annem bir gün bana öğretti: “Sekine, bir kadının içinde taşıması gereken zarafettir. Vakar ise, her durumda kendini kaybetmeden, olgun bir şekilde hareket etmektir.” O zaman, kafamda bir ışık yanmıştı. “Demek ki sekine sadece dış görünüş değil, iç dünyamızın bir yansımasıdır,” diye düşündüm.
Bir Akşamda Sekine ve Vakar
Yıllar sonra, üniversiteye gitmek üzere İstanbul’a yerleştiğimde, bir yandan annemin bu öğütlerini hatırlıyor, bir yandan da kendimle bir tür yüzleşme yaşıyordum. İlk başta İstanbul’a alışmak zordu. Her şey hızlı, her şey gürültülüydü. Kayseri’nin sakin ve huzurlu atmosferinden sonra, İstanbul’un karmaşası beni gerçekten bunaltıyordu. İşte o dönemde, sekine ve vakar kelimeleri beni hep hatırlattı. Gerçekten zarif olmak, sakin kalabilmek için neler yapmalıydım? İçsel olarak dengeyi nasıl bulmalıydım?
Bir akşam, bir arkadaşımın davetinde tanıştığım bir kadına bakarken, “İşte bu kadında sekine var,” diye düşündüm. Ne kadar da zarif, naif ve içsel huzuru tam da dışarıya yansıtıyor diye hissettim. Ama onun vakarını görmek, daha da etkileyiciydi. Ne kadar zor bir durumda olursa olsun, bir şekilde kendini kaybetmeden, olgun bir şekilde tepki veriyordu. İçimde bir kıskanma duygusu doğdu; acaba ben de böyle olabilse miydim? O an, sekine ve vakar kelimelerinin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladım. Çünkü dışarıdaki dünya ne kadar hızlı olursa olsun, sekine ve vakar içimizdeki huzuru ve dengeyi korumamız gerektiğini hatırlatıyordu. O akşam, içimde büyük bir boşluk hissettim. Kendi içimde bu dengeyi bulamıyordum.
Hayal Kırıklığı ve Duygusal Bir Yüzleşme
Yavaşça, bu iki kelimenin benim için aslında ne kadar derin bir anlam taşıdığını fark etmeye başladım. İstanbul’da bir yanda hızla koştururken, diğer yanda sekineyi ve vakarı bulmak, gerçek anlamda kendi içimi bulmak kadar zor geliyordu. Bazen dışarıda o kadar çok gürültü vardı ki, içimdeki sesi duyamıyordum. Kendime zaman ayırmalı, durmalı ve sekineyi nasıl taşıyabileceğimi düşünmeliydim. Hayal kırıklığı yaşadım. Neden bu kadar zor oluyordu? Bir türlü sakinleşip, içsel huzuru yakalayamıyordum.
İşte o an, annemin söylediği bir cümle aklıma geldi: “Sekine, zarafetin ve içsel dengeyi bulmanın başlangıcıdır. Vakar ise, dışarıdaki dünyanın ne kadar hızlı olduğunu bilsen de, senin kendi yolunun doğru olduğuna inanmanla ilgilidir.” Biraz daha sakinleşmeye başladım. Demek ki, her şey içsel bir yolculuktu. Hem sekineyi, hem de vakarı bulabilmek için önce kendimle yüzleşmeliydim. Her ikisi de dışarıdaki dünyadan değil, içsel dengeyi kurduğunda insanın kendisinden gelir.
Sonuçta
Sekine ve vakar, dışarıdaki dünyadan çok iç dünyamızın yansımasıydı. Bunu anlamak, bana aslında bir rahatlama getirdi. O kadar arayış içinde olmama gerek yoktu. Bu kelimeler, bir kadının, bir insanın nasıl durması gerektiğini, nasıl olgunlaşması gerektiğini anlatıyordu. Kayseri’deki annem, İstanbul’daki ilk arkadaşım, hepsi bana bir şeyler öğretti. İster Kayseri’de ister İstanbul’da olun, sekineyi ve vakarı bulabilmek için önce içindeki huzuru ve dengeyi bulmalısın. O zaman, dünya ne kadar hızlı dönerse dönsün, sen kendi yolunu bulmuş olursun. Bu ikisi, bana hayatı daha derinden hissettiriyor ve bana daha sağlam bir yerden bakmayı öğretiyor. Belki de, sekine ve vakar, içindeki en güzel seni bulmaktır.